Merhaba!

Ekstrem müzik eleştiri günlüğü | Extreme music review blog (click here for English info)

1 Temmuz 2011 Cuma

Slumber - Fallout (2004)




Grup : Slumber (İsveç)
Albüm : Fallout (2004)
Şirket : Karmageddon Media
Tarz : Melodik death / doom metal
Şarkı Listesi :

01. Rapture (05:02)
02. Conflict (03:58)
03. Where Nothing Was Left (04:59)
04. Fallout (06:44)
05. Distress (05:34)
06. Dreamscape (05:48)
07. A Wanderer's Star (05:43)

İndir
Satın Al: 1| 2

Slumber Myspace


Harika! Gerçekten nasıl bir giriş yazısı yazılır, nereden başlanır, nasıl bitirilir bilmiyorum. Çok takipçisi olmadığım bir tarz death / doom, çok aşina olmadığım bir tarz. Fakat bu albümün harikalığını anlamak / anlatmak için tarzın ya da grubun takipçisi olmak şart değil gibime geliyor. Çünkü rahatlıkla gavurlar tarafından "masterpiece" diye tabir edilen bir şahaser bu albüm, bir mihenk taşı. 2004'ten bu yana nasıl hiç duymadım, hiç rastgelmedim anlayamıyorum. Tam yedi sene olmuş. İşin komik tarafı ise yine bir rastlantı sonucu keşfetmiş olmam. Last.fm'de gezinirken, kafama göre bir melodik death metal grubu ararken bir Last.fm kullanıcısı tarafından derlenmiş geniş bir listede rastladım gruba (görün). Bu kullanıcı, grubu "göz atmaya değer" olarak nitelendirmişti (ya da "dinlemeye değer"). Sağolsun içim çok rahat bir şekilde, göğsümü gere gere önerebileceğim bir albümle tanıştırmış oldu beni. Slumber'ın Fallout'u.

Biraz Slumber'dan bahsedelim. Önce kötü haber; çok eski bir grup olmayan ve kuruluşu 2002 olan Slumber, şu anda dağılmış durumda ve Fallout tek albümleri. İyi haber ne diyecek olursanız, grup elemanları iki ayrı projeyle yollarına devam ediyor. Bunlardan birisi Atoma, diğeri ise henüz adı koyulmamış bir proje. Grup bununla ilgili resmi açıklamayı Ocak ayının ilk günlerinde yapmış (görün). Grubun kendi açıklamasında hangi elemanlar hangi proje üzerinde yoğunlaşmış belirtilmiyor. Bu da benim kafamı karıştırdı. Bu açıklamadan öğrendiğimiz şu ki, grup, Slumber olarak "Resonance" adıyla çıkarmayı planladığı albümü, dağılma sürecinden sonra Atoma olarak ve "Skylight" adında çıkarmayı uygun görmüş. Bu albüm 2011 sonlarına doğru çıkacakmış. Kafamı karıştıran nokta ise diğer adı konulmamış projenin kimin projesi olduğu. Encyclopaedia Metallum'da grupla ilgili eklenmiş bir notta grup elemanlarından Ehsan, Markus ve Siavosh'un Atoma'da birleştiği ve adı koyulmamış projenin Jari'ye ait olduğu yazıyor (görün). Fakat Atoma'nın Myspace profilinde -ki resmi profil- kadro Ehsan, Siavosh ve Jari olarak gözüküyor. Diğer yandan grubun resmi açıklamasında yer alan adı konulmamış projeye verilen bağlantıya gittiğinizde de Jari'nin SounClick sayfası geliyor (görün). Gerçekten kafa karıştırıcı. Ya Encyclopaedia Metallum'a bilgiyi ekleyen kişi yanlış ekledi / yanlış biliyordu, ya da Ocak'tan bu yana bazı yeni kararlar alınıp uygulandı ama güncellemelere yansımadı. Nitekim, ben Atoma'nın profilinden dinlediklerimi de, Jari'nin SoundClick sayfasından dinlediklerimi de beğendim. Yine de daha elle tutulur olan (müzikal anlamda söylemiyorum bunu) proje şimdilik Atoma gibi.



Çok kafanız karışmış olabilir, anlarım. Benim de öyle zaten. Grubun fotoğrafı bu, bu olmasına bu ama burada hangi eleman kim ben de bilmiyorum. Ayrıca şu ana kadar adı geçen toplamda 4 kişi oldu, burada 7 kişi var dediğinizi de duyar gibiyim. Bu yüzden ki -anladığım kadarıyla- grubun elemanlarını bir yazayım dedim (Encyclopaedia Metallum'daki bilgiler baz alınmıştır) :

-Ehsan Kalantarpour - Vokal, klavye
-Jari Lindholm - Gitar
-Markus Hill - Gitar
-Siavosh Bigonah - Bas gitar, vokal
-Mikael Brunqvist - Gitar, davul (dönemlik eleman olarak geçiyor, session olayı yani)
-Ted Larsson - Davul (eski eleman olarak geçiyor)
-Daniel Albertsson - Gitar (hem dönemlik, hem eski eleman olarak geçiyor)
-Daniel Beckman - Klavye (hem eski, hem canlı performans elemanı olarak geçiyor, live member olayı yani)
-Eldhrimnir - Klavye (canlı performans elemanı olarak geçiyor)

Dur bakayım, 9 tane ad oldu resmen. Yukarıda da belirttiğim gibi, anladığım kadarıyla, grubun beyni olan 4 eleman var, Jari, Markus, Siavosh ve Markus. Belki de Markus'u saymayabiliriz. Danielların da kısa süreli elemanlar olduğunu düşünüyorum. Neyse.

Grubun durumu, açıklaması bir hayli güç olan bir durum olduğu için, uzadıkça uzadı. Bu yazının asıl amacı olan albüm üzerinde pek yoğunlaşamadım. Farketmiş olabileceğinizi düşündüm ki katılırım da. Ama şunu bilmenizi isterim ki pek fazla yazılıp çizilecek bir şey yok, albümün adı, sanı, şarkı listesi üstte. Bunun dışında size oturup dinlemesi düşüyor. Ha söylenebilecek belki şu var, bu albüm, grubun ilki 2002'de, ikincisi de bir sene sonra, 2003'te çıkmış iki demosunun tekrar kaydedilmiş hali. Şöyle ki; 2002 demosu "Dreamscape"te bulunan 4 şarkıdan sadece biri albümde yer almıyor, "Labyrinth" (merak ettim o şarkıyı da zaten). 2003 demosu "Seclusion"daki üç parça da albümde var. E altı şarkı etti yedincisi ne ayak derseniz de, albüme ismini veren yeni parça "Fallout" Labyrinth yerine albüme alınmış. Bu ayrıntılar çok da önemli değil aslında ama yazayım dedim. Öyle ya da böyle, ağır klas bir albüm. Kötü şarkı zaten yok da, diğerlerinin arasında sivrilebilen, en çok beğenilen bir şarkı seçmek de zor. Yine de giriş parçası "Rapture" etkileyici korolarıyla sanırım en sevdiğim parça oldu. Yine de bütün şarkılar harika. Sanırım ilk edindiğimden beri 10 kere falan rahat dinlemişliğim olmuştur. Ayrıca albümün süresi de toplamda 37:49, yani bir death / doom albümünden beklediğiniz sürenin çok altında. Şarkıların süreleri de öyle, farketmişsinizdir. Bundandır ki tadı damakta bırakıyor, tekrar tekrar dinletiyor kendini. Bu eksi biz özellik mi, bence kesinlikle hayır. 2011 sonunda çıkacak Atoma albümünü de pratikte Fallout'ın follower diye tabir edilen takip albümü olması dolayısıyla merak etmiyor değilim. Takip edeceğim.

Kapanışı yapayım artık. Bu albüm tarzında neredeyse kusursuz, beste, düzenleme, prodüksiyon vs aklınıza gelen ne varsa mükemmele yakın. Görebildiğim tek kusur, vokallerin mikste biraz geride kalmış olması. Sanırım ana melodileri öldürmesin kaygısıyla biraz sesi kısık tutulmuş, ama biraz daha vurucu olsa bence çok daha lezzetli olabilirdi. Yanlış anlaşılmasın vokaller kötü değil kesinlikle. Artık yukarıda adı geçen 9 kişiden hangisi albümde vokalleri yaptıysa, ağzına sağlık. Gönül isterdi ki albüm CD olarak da elimde olabilseydi de (şu saatten sonra edinmesi hayli zor, zor olmasa da pahalı maalesef), görsel tasarım hakkında da yorum yapabilseydim. Sadece kapak üzerinden konuşacak olursak, bence bu albüme kalitesine yakışır çok daha iyi bir kapak fena olmazdı. Yine de gayet güzel, bu saydığım ufak tefek şeylerin hiçbirisi gölge düşüremez albümün kalitesine, garanti ediyorum. Mutlaka dinleyin!


Puan: 9,5 / 10

28 Aralık 2010 Salı

Sculpting Atrocity - Ambigous Deity Obscurus (2010)




Grup : Sculpting Atrocity (A.B.D.)
Albüm : Ambigous Deity Obscuruse (2010)
Şirket :
Inherited Suffering Records
Tarz : Brutal death metal
Şarkı Listesi :

01. Contempt Beyond Comprehension (02:52)
02. The Monotheistic Deception (03:06)
03. Abrogation, I Invoke Thee (04:10)
04. Dethroning Apocryphal Omnipotence (03:50)
05. Contemplation Of Infinity (02:39)
06. Nuit Invocation (02:19)
07. Oppressive Perpetual Sufferance (03:48)
08. Besickened Majesty (02:28)
09. Ambiguous Deity Obscurus (04:07)
10. Sculpting Atrocity (07:54)



Sculpting Atrocity, A.B.D. den (Teksas) yeni bir grup. Grup Teksaslı, şirketi de Inherited Suffering olunca direk aklınıza slam havaları gelmiş olabilir. Arada esintiler var, evet, ama bir brutal death metal albümü olarak adlandırmak daha doğru olur bu malzemeyi bence. Yani ne slam brutal death metal, ne de grubun kendi Facebook sayfasında belirttiği gibi teknik brutal death metal etiketine yakışıyor bence grup; direk brutal death metal demeyi tercih ediyorum bu yüzden. Yine de düz, derin, monoton vokaller grubun Inherited Suffering kadrosuna yakışmasını sağlıyor gayet. Biliyorsunuz, Rus şirket genellikle slam/guttural brutal death metal ile ilgili ve bu tarz grupları basıyor.

Gruba yeni dedim çünkü grup 2009'da kurulmuş. Elemanların 2009'da başlayan Sculpting Atrocity macerası ertesi yıl meyvesini vermiş ve "Ambigous Deity Obscurus" ortaya çıkmış. Albümün kapağı ünlü dövme ve albüm kapağı sanatçısı Jon Zig tarafından yapılmış. Genel Zig tarzından uzak olsa da bence kötü değil. Grup zaten genel ceset dalak böbrek kırkbayır tarzı brutal death metal tarzını benimsememiş, daha karanlık ve allahsız bir hava hakim. Bu yüzden kapak da konsepte uygun düşmüş diyebilirim.

Müziğe geçecek olursak, ilk söyleyebileceğim -yukarıda da belirttiğim gibi- vokallerin monoton bir yapıda olduğu. Grubun müziği de çok özellikli olmadığı için bu rahatsız etmiyor, belki yakışıyor bile denilebilir hatta. Çok az bir bölümde vokaller değişken yapıda, bunun dışında boğuk brutal vokal. Yedinci şarkı "Oppressive Perpetual Sufferance"da pig vokaller ve scream'ler var, vokal değişkenliği açısından özellikle bu parça değişkenlik gösteriyor diyebilirim. An önce grubun müziği özelliksiz derken, teknik veya slam yapıda riff'lerin ağırlık göstermediği, daha düz bir brutal death metal yapısını kastetmiştim. Kötülemek amaçlı bir laf değildi yani. Müzik ağır ve doyurucu. Hazır vokallerden bahsetmişken gözlemlediğim bir şeyi yazayım, bir eksi puan olarak gördüğüm bir şeyi. Bu, "Abrogation, I Invoke Thee" parçasında vokalin sesinin kaydığı gerçeği... Siz de iyi bir çocuk olursanız, kulaklıkla dinlerseniz bir gün belki farkedebilirsiniz. Yine bu parçada solonun gereksiz bir şekilde uzun tutulmuş olması beni rahatsız eden başka bir şey oldu. Zaten basit bir şey, sike sürülecek yanı yok ne diye bokunu çıkartıyorsunuz ki a canlar?!

Albümde en çok hoşuma giden noktalardan birisi kaydın samimiliği oldu. Trigger sikine sırt dayanmamış, gayet akustik, kanlı canlı bir kayıt alınmış (özellikle davul için konuşuyorum). Günümüzde grupların çoğunun en iyi ihtimalle kick'leri trigger ladığını düşünürsek, gayet iyi bir şey. Belki de cesaret gerektiren bir şey. O kadar ki, şarkı bitişlerinde davulcunun bagetleri trampete koyma sesleri bile duyulabiliyor. Hatta ve hatta dördüncü parça "Dethroning Apocryphal Omnipotence" da vokal arkadaşımızdan deriiin bir nefes bile duyabiliyoruz. E bu kadar samimi bir kayıt dinlemek de gayet güzel bi duygu veriyor, insanın hoşuna gidiyor. Bu şarkıya değinmişken, baştaki giriş riff'inden sonraki kısımda dülülülü dülülü tarzı sweep kasmalar bence gayet gereksiz olmuş ve grubun müziğinin genel konseptine hiç uymuyor.

Bütün bunların dışında değinmem gereken sololar kaldı sanırım. Albüm genelindeki sololar benim için eksi puan. Bir kere kayıt olarak sıçış, yankıdan (reverb) geberiyor sololar. Ve iyi demek için gitardan, müzikten pek anlamıyor olmak lazım. Kısacası, özelliksiz, kötü bildiğin; albümde solo olsun diye koyulmuş sololar resmen. Ben mi çok abartıyorum bilmiyorum ama bende uyandırdığı duygular bunlar. Dinleyince kendiniz karar verebilirsiniz.

Şöyle bir toparlayacak olursak, Sculpting Atrocity brutaliteden ödün vermeyen samimi bir albüm yapmış. Çok iyi değil ama kesinlikle çok kötü de değil, dinlemekte, denemekte fayda var. Şahsen benim alınacak albümler listeme üst sıralardan giriş yapamaz, ama düz, katıksız brutal death metal sevenler için mutlaka göz atılması gerekli olan bir albüm.


Puan: 5,5 / 10

Savagery - Volatile (2010)



Grup :
Savagery (A.B.D.)
Albüm : Volatile (2010)
Şirket :
Lacerated Enemy Records (LE 015)
Tarz : Teknik brutal death metal
Şarkı Listesi :

1. Existence Consumed (02:26)
2. Subversive (02:56)
3. Self-Defeat (03:50)
4. Fractal Illusions (02:16)
5. Volatile (01:58)
6. Neurotic Pathology (02:50)
7. Inception of Avarice (03:40)
8. Malevolence (02:42)
9. Extermination of the Weak (02:20)

İndir
Satın Al

Savagery MySpace


İşte uzun süredir beklediğim bir albüm! Karşınızda Kaliforniyalı Savagery ve 2010 albümleri "Volatile" (İng. uçucu, değişken, devamsız, geçici, kısa süreli, istikrarsız... saksıya fesleğen gibi oturturum anlamı da çıkar -bkz-). Şerbetli bunlar! Ermiş, ermiş!

Grubu ilk olarak (yıl sanırım 2008 falandı) MySpace'ten keşfetmiştim. MySpace'in MySpace olduğu zamanlarda yani; o zamanlar sitenin surf yapmaya, yeni gruplar keşfetmeye gayet müsait bir yapıda olduğu, kullanışlı bir site olduğu zamanlardı, henüz boka dönmemişti. Neyse efendim, grubun müzik çalarındaki parçalar gayet etkileyiciydi ve beni "bu grup nasıl şirketsiz olur ki?!" gibisinden düşüncelere sevk etmişti. Daha sonraki zamanda grubu sağlam Çek şirket Lacerated Enemy Records kaptı (yine sürpriz olmayan bir tahmin benim için, bakın buraya yazıyorum Teksaslı Abhorrent da götü toplarlayıp son malzemeyi görücüye çıkardığında iyi bir şirket tarafından kapılacak! - yeni MySpace profilinden bir sik öğrenilemiyor ama grubun Willowtip'i liste başı arkadaş yapması belki de tahmin ettiğim şeyin çoktan gerçekleştiği anlamına geliyordur). Bilmem kaçıncı ligden amatör futbolcu keşfetmiş spor kulübü futbol şube sorumlusu edâlarını bırakıp albüme geri dönelim biz en iyisi.

Hemen belirteyim, albüm benim için hayal kırıklığı oldu biraz. Nedenlerini okumaya devam ederseniz zaten öğreneceksiniz ama önce belirtmem gereken bir kaç şey var sanırım. "Volatile", grubun ikinci albümü. İlk malzeme "Cataclysmic Genocide" adlı bir şirkete bağlı olmaksızın 2005 yılında çıkmış albüm. Bu albümü dinlemedim ve nasıl bir şey olduğu hakkında hiç bir fikrim yok, o yüzden bir karşılaştırma yapamayacağım. Ama zaten asıl karşılaştırma yapacağım malzeme grubun 2006 yılına ait tanıtım demosu. Bunun dışında grubun 2004 yılında çıkmış 6 şarkılık bir demosu daha var diyeyim ve 2006 tanıtım malzemesiyle albüm arasındaki karşılaştırmaya geçeyim: 2006 tanıtım demosunda 3 şarkı bulunuyor (Malevolence, Inception of Avarice ve Existence Consumed). Bu şarkıların hepsi aynı zamanda albümde de tekrar kaydedilmiş şekilde bulunuyor. Zaten malzemenin albüm tanıtım ve hazırlık demosu olduğunu düşünürsek gayet normal bir durum; burada tek kafa kurcalayan şeyin aradan geçen 4 yıllık süre olduğunu söyleyebiliriz. Albüm gerçekten daha önce çıkmalıydı! (Neyse buna da şükür (!). Sonuç olarak çıktı.) Tanıtım demosu, bir demoda olması gerektiği gibi bir kayda sahipti, ne mükemmel ne çok kötü. Buna rağmen parçaların akılda kalıcılığı ve enerjikliği de etkili olmuş olacak ki kayıttan hiç rahatsız olmuyordunuz. Hatta zevk veriyordu üstüne üstlük. Toplamda 6 dk'yı ancak bulan bir teknik brutal death metal ziyafeti! Sonra ne mi oldu? Yukarıda da bahsettiğim gibi albümün çıkması biraz gecikti...

Ha geldi ha gelecek derken koskoca 2-3 yıl geçti; albümle ilgili ilk negatif enerjimi aldığım bu bekleme süresinin ardından merakla beklediğim bu malzemenin resmî çıkma tarihinden önce İnternet'e düşen düşük kaliteli sürümü da ikinci darbe oldu bana. Açık konuşayım, bu sürümü ilk başta albümün kendisi zannetmiştim, yaşadığım şokun büyüklüğü biraz bundan da kaynaklanıyor olabilir. Bu düşük kaliteli sürümün olayı muhtemelen şirketin albümü piyasaya salmadan önce İnternet'te dolaşmasını önlemek adına aldığı bir önlemdi. "Ama arkadaş bu kadar mı olur, bari gitarları falan duysaydık biraz!" desem de içten içe bir yandan da hak verdim ve tam sürümün çıkmasını beklemeye koyuldum yine. Ama heyecan içinde beklediğim bir albümün kaydı bilinçli olarak kötüleştirilmiş bu halini yine de dinleyemedim, çok kötüydü lan! Nihayet tam sürüm düştü, yine büyük bir beklentiyle indirdim (3. veya 4. indirişim oldu albümü, ilk düşük kaliteli sürüm çıktığında "ulan kalitesiz yüklemiş ipneler" diyerek başka bir yerden daha indirmiştim, ama yine aynı çıkmıştı; bunu 2 kere falan yaşadım sanırım). Bütün bu saydığım şeyler birazcık ön yargılı olmama sebebiyet verdi mi orası tartışılır ama öyle olsa bile sonucun yine beni tatmin etmediği gerçeğini değiştirmiyor...

Şarkılara teker teker girmeyeceğim, şöyle genel olarak söyleyeceğim şeyler var ama. Ben, grubun müziğini hızlı, brutal ve sürekli yüksek tempolu hâliyle sevdim. Spawn of Possession ve Hour of Penance tarzı hızlı rifflere eşlik eden öküzümsü vokalleriyle gaza geldim. 2006 Promo'daki şarkılar bu hazzı veriyordu evet, ama albümü genel olarak ele alırsak maalesef ki grubun bu tarz şık hareketleri tadımlık kalmış. Daha yavaş ve kasıntı teknik hareketler almış başını yürümüş. Buna en iyi örnek 4. şarkı "Fractal Illusions"daki yeni dönem Decrepit Birth havaları. Cidden bir insanı müziğinizden soğutmak için yapabileceğiniz en etkili şeylerden anasını satayım. Olabildiğince hızlı, dinamik olsaydı albümün tamamı, işte o zaman başucu albümlerimden olabilirdi cidden. Ama maalesef insana bu tatmini yaşatmaktan uzak kalmış albüm. (Albümü dinlerseniz, "gayet de hızlı albüm,"abartmış" diyebilme ihtimaliniz var, kabûlümdür. Ama beklenti değişik işte, sürekli üst seviyede, dur durak bilmeyen akıcı bir yapı istiyor kulaklar böyle bir gruptan. O yüzden abartmış görünsem de böyle düşünüyorum.)

Ayrıca tanıtım demosudur odur budur derken bayağı kayıt olaylarından bahsetmiş oldun ama hiç albümün son halini söylemedin diyorsanız haklısınız. İşin kötü tarafı da burada zaten, o kadar bilinçli kalitesi düşürülmüş sürüm itele piyasaya, milleti heyecanlandır, beklet, sonra son hâl gelsin ama kayıt yine sikko olsun... Günahını almamak lazım tabîi o kadar da berbat değil kayıt ama bana sorarsanız bir Promo 2006 bile olamamış. O kick'ler patır patır patlarken bazen riff'leri takip etmekte zorlanabilirsiniz mesela. Olması gerektiğinden daha düşük gain'li "arkasına bas gitarı dayarız" mantığıyla yapılan gitar kayıtlarına ölümüne kılım zaten ona hiç girmeyeceğim. Orada burada yer alan ufak tefek sololar var ki bunlara da reverb'den geberen bir ton atanmış, doğru düzgün anlaşılmıyorlar bile. Sonuç olarak bir çiğlik var kayıtta işte... Dinleyiciyi çeken, tekrar tekrar dinleme hissi uyandıran bir kayıt değil. Kaydın böyle olmasında arkadaş-yakın-dost işi kayıt yapılmasının etkisi olduğunu düşünüyorum. Anladığım kadarıyla grubun kaydını alan elemanın grupa bir yakınlığı var. Aynı şey kapak için de geçerli olabilir. Tahminden ileri gidemez yine de bu söylediklerim tabîi. Kapak demişken, kapak hiç lezzetli değil. Layout desen baştan savma olduğunu ilk bakışta anlarsın. Ortaya bir şey koyuyorsunuz, biraz seçici ve zevkli olun bari. Grubun potansiyeline yakışmayan şeyler bunlar cidden. Yazık olmuş yazık...

Lacerated Enemy'nin asıl adamı Zdenek 'in (nam-ı diğer GTboy) gruptaki potansiyeli görerek kapmasını, hatta grafik tasarım konusundaki maharetini kullanıp bu "tembel, havalı Amerikan gençleri işte, ama iyi çalıyor piçler" imajlı gruba yeni bir logo kazandırarak azıcık yola getirmesini takdire şayan bulmamak elbette ki olmaz. Muhtemelen o da sonucun efsânevî bir albüm doğuracağı ümidini besleyerek kolları sıvadı bu işe. Benzer ümitleri ben de taşıyordum ama Savagery sınıfta kaldı maalesef. Bunu söylerken benim şahsî beklentilerimin çok yüksek olmasından kaynaklı olarak hayal kırıklığına uğramış olabileceğimi kabul ediyorum. Ama yapacak bir şey yok, böyleyken böyle.


Puan: 6 / 10

26 Aralık 2010 Pazar

Beneath the Massacre - Marée Noire (2010)



Grup : Beneath the Massacre (Kanada)
Albüm : Marée Noire (kısa albüm - 2010)
Şirket :
Prosthetic Records
Tarz : Teknik brutal death metal
Şarkı Listesi :

1. The Casket You Sleep In (03:13)
2. Black Tide (02:27)
3. Drill Baby Drill (00:42)
4. Designed to Strangle (02:51)
5. Anomic (03:41)



Siyah Gelgit (Fr. marée noire, İng. black tide) : Ham petrol döküntüleriyle kirlenmiş deniz.

Kısa albümün adı Fransızca olduğu için ne anlama geliyor, nereden geliyor, merak edenlere yönelik bununla başlayayım dedim. Yine de bu ad tematik değil, yani kısa albümün genel temasını yansıtmıyor. Sadece kısa albüme ikinci parçanın adını vermişler.

Kısa albümün ad bilgilerini de vermiş olduk, şimdi eleştiriye geçebiliriz. 2004 yılında kurulan Kanadalı azmanlar Beneath the Massacre, kuruluşlarından bir yıl sonra piyasaya bomba gibi bir giriş yapmalarını sağlayan ilk kısa albümleri "Evidence of Inequity"yi Galy Records etiketiyle çıkarmıştı. Bu hayvânî kısa albümün başarısından sonra hiç de sürpriz olmayan bir şekilde Prosthetic Records grubu kapmıştı. Grup bu şirketten 2007 yılında "Mechanics of Dysfunction", 2008 yılında da "Dystopia" olmak üzere iki albüm çıkardı, şimdi de yine aynı şirketten çıkan "Marée Noire" kısa albümüyle karşımızdalar. Evidence of Inequity gibi bir kısa albümün follow-up diye tâbir edilen devam niteliğindeki malzemesi illaki beklentileri veremeyecekti; bilirsiniz bir şey çok beğenildiğinde yeni çıkan malzemeye genelde ağız bükülür. Bunu alışkanlık hâline getirmiş çok bilmişleri saymazsak cidden Beneath the Massacre için zor bir dönemeçti ilk albüm. Buna rağmen yine de kaliteli bir malzeme gelmişti gelmesine ama ilk kısa albümün gazını almış bünyeler için başucu albümü olacak düzeyde de değildi. İkinci albüm ise artık tamamen beklentiler dışına çıkmıştı, bir hayal kırıklığıydı belki de. Neyse diğer malzemelere çok girmeyelim, ilgililer internetten araştırabilir, biz şimdi son kısa albüm üzerinde yoğunlaşalım. Zîrâ son kısa albüm ilkini aratmayacak kadar klas olmuş.

Öncelikle şu Beneath the Massacre deathcore yapıyor diyen yiğitler bir adım öne çıksın bakalım, görelim onları. Önceki malzemeleri tartışmayacağım şimdi ama "Marée Noire" bildiğin eşşek gibi teknik brutal death metal (normalde tek 'ş' ile yazılıyor 'eşek' diye, ben vurgulamak için iki 'ş' kullandım). Tamam tarz, kayıt vs gayet yeni nesil ama bunların yeni nesil olması, modern olması müziğin de yeni nesil "core-ish" olması gerektiği anlamına gelmez (core-ish de ne demekse!). Şu kadar söyleyeyim, kısa albümün deathcore ile tek benzeştiği nokta, son parça "Anomic"in çıkış kısımları (parçadan ayrı bir track olmayan, fade out'la biten outro kısımları). O kadar da olsun deyyusluk yapmayın! Hemen deathcore diye etiketlemeyin...

Toplam 5 şarkıdan oluşan kısa albümün çalma süresi 13 dk civarında. Çok leziz bir 13 dakika ama bu! En uzun parçanın 03:42 dk olduğu (o da sonunda fade out olduğu için) kısa albüm resmen tadı damakta bırakıyor. Buradan parçaların kısa olduğu anlamı çıkmasın, parçalar tam olması gerektiği gibi. Tadı damakta bırakmak da böyle olur zaten, hoşumuza gitti diye keşke daha uzun olsun dersek işin güzelliği de kaçabilir. Bu yüzden olması gerektiği uzunluktalar. Yazım, çalım, düzenlemeler her şey çok şık. Kısa albüm tamamen gaz, enerjik, teknik, sert, yani bir ekstrem metal albümünde olması gereken bütün özellikler mevcut âdetâ. Teknik olacağım diye kasılmamış, ki adamların kasmasına gerek de yok, öyle bir izlenim veriyorlar. Zaten Kanada'nın havasından mıdır suyundan mıdır bilinmez çok sakat grupları var, Beneath the Massacre da Kanadalı olduklarını bütün yönleriyle ifşa ediyor, "Biz Kanadalıyız lan!!!" diye bağırıyor sanki.

Şarkılara şöyle bir göz atacak olursak, ilk şarkı "The Casket You Sleep In" sözleriyle güzel mesaj veren ve bunun yanı sıra müzik açısından da boşlanmayarak kısa albümün yıkıcılığına uygun bir giriş sağlayan parça. Daha ilk dakikadan itibaren öyle bir gaz alıyorsunuz ki bir yerlere yumruk atmak, avazınız çıktığı kadar bağırmak, birine tekme tokat girişmek falan geçiyor içinizden. İlk şarkıyı sağ salim atlatabilirseniz sevinmeyin, çünkü kısa albüme ismini veren ikinci şarkı "Black Tide" bu tarz duyguları hat safhada yaşatan bir parça. Araya bir uyarılar silsilesiyle gireyim; bu kısa albümü kulaklıkla dinlemenizi kesinlikle önermiyorum. Zaten kulaklıkla müzik dinlemek insanı dış dünyadan soyutlayan bir olay, bir de böyle enerjik şeyler dinleyince cidden sonunu düşünmeden saçma sapan işlere kalkışma olasılığı hayli yükselebilir. Hele ki kafanız da güzelse hiç kulaklıkla dinleme gibi bir yanlışa düşmeyin, bu sefer başınıza bir şey gelmese bile eliniz kolunuz ağzınız durmayacaktır, en iyi ihtimalle rezil olursunuz yani. Benden söylemesi, ben üzerime düşen görevi yapayım da... Neyse ne diyorduk, Black Tide hakikaten efsâne bir parça diyorduk. Evet, cidden öyle. İkinci şarkının sonunda (ki bu toplamda en fazla 6 dk'ya denk gelen bir süre) beyin fonksiyonları bu ağırlığı kaldıramayabilir, sekteye uğrayabilir diye düşünülmüş olacak ki araya enstrümantal bir parça olan "Drill Baby Drill" koyulmuş. İyi de olmuş aslında. Şöyle efektli mid-tempo bir şarkıyla başka bir yıkım olan "Designed to Strangle"a hazırlık yapmış oluyorsunuz çünkü. Kısa albümün Black Tide'dan sonraki en iyi ikinci şarkısı bence bu parça. Yine enerjik, yine yıkıcı... Acımıyor. Ayrıca gaz kısımlar da shred kısımlar da var, yani BtM'dan bekleyebileceğiniz her şey mevcut bu parçada. Süresi 3 dk'yı bulmayan ve tadı damakta bırakan bu şarkıdan sonra albümün son şarkısı "Anomic" geliyor. Böyle bir kısa albüme yakışır bir bitiş için yakışır bir parça... Gerçekten teknik. Hatta hafiften melodik bir yönü olduğunu bile söyleyebiliriz ki yine bir Kanada olayıdır bu da. Teknikliğin içine de, hayvanlığın içine de dozu çok iyi ayarlanmış melodik yapılar serpiştirme olayı yani. Ekleyeceğim ne kaldı bir bakayım... Ha! Vokaller sıfır scream, tamamen öküz gibi brutal. Hiç taviz verilmemiş bu konuda. Ayrıca prodüksiyon hayvanat bahçesinde kayıt alınmışcasına güzel ve sert. Gitar tonları jangur jungur, allah ne verdiyse, ne kadar distortion nasib eylediyse kullanılmış. Cidden cinâî ağırlıkta. Bas gitar çok önde değil, bir ikinci gitar görevi görmüyor ama arkayı iyi doldurmuş. Bir de son olarak kısa albümün giriş ve çıkışının aynı olması olayı var. Bunun bir ismi var mı bilmiyorum, ama yapılan bir şey. Daha önce karşımıza ayın riff'le başlayıp aynı riff'le biten malzemeler çıkmıştır, ama bu öyle bir şey değil. Biz ona aynı efektle girip aynı efektle çıkma diyelim. Fade in ve fade out aynı yani kısa albümün başında ve sonunda. Böyle olayları seviyorum zaten, hiç rahatsız etmedi...

Albümde beni rahatsız eden sadece iki nokta var; birincisi trigger (makine gibi davul tonları), ikincisi de aralarda tadımlık atılan dülülülülülü şeklindeki riff'ler. Ama ikisinin de hakkı verilmiş, o yüzden boynum kıldan ince. Şöyle ki, BtM zaten ilk görücüye çıktıklarından beri trigger olayının dibine vurmuş bir grup. Yani BtM ile özdeşleşmiş bir özellik olduğu için, değişik bir beklentiye girmeyeceğiniz için rahatsız etmiyor. Aynı şey shred riff'ler (dedim ama ne kadar doğru bir tanım oldu bilmiyorum, siz demek istediğimi anladınız) için de geçerli aslında. O da grupla artık özdeşleşmiş bir şey, grubun doğasında olan bir şey. Bu yüzden tam eksi puan olarak adlandıramıyorum bunları. Kaldı ki dediğim gibi hakkıyla yapılmış. Mesela kayıtta bu tarz riff'lerin arkasına ritm gitar koyulmamış (grup tek gitar bu arada, belirteyim). Bu ne demek? Konserde tek gitar sik gibi bunları çalarken insanlara garip gelmemesi demek. Bu ince noktayı bile atlamayacak kadar, "kayıtta yardıralım, nasılsa konserde bir şekilde ittiririz" demeyecek kadar ince çalışmışlar. Yukarılarda bir yerlerde yazmıştım ama tekrar yazayım, enstrüman hakimiyetleri ve çalım performansları da bu tarz zor bir müziğe rağmen gayet üst düzeyde. Hayranlık uyandırıcı...

Son olarak dikkatimden kaçmayan bir şey daha yazayım ve bitireyim. Prosthetic Records (ki öyle sikko bir şirket değil yani) gruba hayli güveniyor olmalı ki kısa albümü plak şeklinde de basmış. Malzemeyi 7" plak formatında da edinmek mümkün. Şirketin çevirim içi (en başta bağlantısı verildi) dükkanında paket seçeneği mevcut; 7", CD ve tişört şeklinde, fiyatı da 20$. İyi hoş da abiler 20$ lık bir alışverişe 16$ yol masrafı almak nedir? Ayıp, günah, yazık... Tahmin edebileceğiniz gibi kontrol ettim, edinmek istediğim bir ürün çünkü ama bu şartlar altında cebe dokunuyor maalesef. Yine de feda olsun diyenler mutlaka bir göz atsın, güçleri yetiyorsa edinsin. Zîrâ kaçmayacak bir şey bana göre. Gözüm kapalı alacağım bir malzeme, bu kadar da açık konuşuyorum. Size de gözüm kapalı öneriyorum.


Puan: 8/10

Depths of Depravity - Inspirritation (2010)

Depths of Depravity - InspIrritation

Grup : Depths of Depravity (Macaristan)
Albüm : InspIrritation (2010)
Şirket : Terranis Productions (TP-027) & Sevared Records (SR-128)
(ortak şirket yayımı)
Tarz :
Teknik brutal death metal
Şarkı Listesi :

1. Destroying Everything (04:29)
2. Feathers (03:21)
3. The Free One (03:19)
4. Lethal Doze (04:01)
5. Illness (04:08)
6. Noisless Room (05:08)
7. Souring in the Hatred (04:58)
8. This Calmness of Mine (04:30)



Size bir soru yönelterek başlayayım: Düşününki bir death metal grubunda çalıyorsunuz, grubunuzun adı da "hayvânî mastürbasyon". Ortalama olarak ne kadar bu isim altında müzik yapardınız? Ne kadar devam ederdiniz yani, 4-5 yıl yapar mıydınız mesela? Soruyu görünce "nasıl bir hayal gücü, nasıl bir saçmalık?" diye düşünmüş olanlarınız olacaktır biliyorum lakin bu benim hayal gücümün bir ürünü değil. "Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz." diye araya sıkıştırayım siz anlayın gerisini. Gerçi geniş bir hayal gücüm de vardır ama orası ayrı mesele. Neyse daha fazla gevezelik yapmadan soruya vermiş olabileceğiniz yanıta yönelik olarak şunu söyleyeyim; yapan var.

Neyse ki bu aymazlık fazla uzun sürmemiş, 4 sene sonra bahsi geçen bu grubun adı değişmiş. İyi de olmuş, iyi ki de değişmiş. Ad ne mi olmuş? Durun tekrar sorulara döneyim: Suffocation'ın bana göre en iyi albümü nedir? "Pierced from Within". Bu efsâne albümün en iyi şarkılarından biri (belki de en iyisi) nedir? "Depths of Depravity". İşte size grubun adı! Yani kıssadan hisse ben grubun adını alırken bundan esinlendiğini düşünüyorum. E tabi bu ada sahip bir grubun müziğini merak etmemek benim için saçma ve garip olurdu. Özellikle de açıklamalarda teknik brutal death metal etiketini gördüysem...

Macar grup DoD 1996'da başka bir ad altında kurulmuş, yeni bir grup değil yani. Yukarıda da bahsettiğim gibi adlarını değiştirmişler (2000'de) ve mantıklı da bir iş yapmış olmuşlar bence. Zîra grubun adı Brutal Masturbation imiş! Böyle ad mı olur lan?! Neyse çok taktım ben bu ad olayına, hâlâ bir giriş yapamadım o yüzden, farkındayım. Hemen yapıyorum: "InspIrritation" 3. uzun süreli DoD albümü. Daha önce 2002 ve 2006'da çıkardıkları iki albüm var, ilgilenenler internetten araştırabilir. Biz daha çok InspIrritation üstünde yoğunlaşalım.

Macar şirket Terranis'ten çıkan InspIrritation (Amerikan Sevared Records A.B.D. de dağıtımını yapıyor aynı zamanda, ortak yayım diyebiliriz albüm için) cidden merak ederek indirdiğim bir albümdü. Ad konusunda kafamdan geçenleri yukarıdaki zırvalardan anlamışsınızdır; grubu daha önce dinlememiş olsam da otomatikman bir beklenti oluşturdu bende sırf bu yüzden. Saçma aslında ama oldu yani ne yapayım. Dolayısıyla beklediğim şey hızlı, enerjik bir müzikti. Ama pek beklediğim şeyi bulamadım. Zîrâ albümün öyle çok enerjik bir yapısı yok. Kaç yıllık grup, insan oturmuş bir müzik bekliyor ama karşılaştığınız şeyler genel olarak özelliksiz riff'ler, monoton bir vokal, bolca dur-kalk ve sonuç olarak dinlemesi de alışması da zor bir albüm...

Vokaller çok güçlü, cezbedici, gaza getirici değil, bütün albümde monoton bir şekilde devam ediyor. Death metalde vokalin monoton olmasına kesinlikle karşı değilim, grubun müziğinin yapısına göre monoton vokaller çok yakışabiliyor. Ama DoD'de yememiş diyebilirim. Özellikle çoğu şarkıda "hödhödhöd hödhödhöd" şeklinde tadımlık gibi kısa kısa yapılmış olması da beni rahatsız etti. Vokal bir var, bir yok; ne zaman başladı ne zaman söyledi ne zaman bitirdi anlayamıyorsunuz. Yani haksızlık etmeyeyim bütün albümde böyle değil ama kesinlikle kulağıma takıldı. Kulağıma takılan sadece bu olsa yine iyi, yukarda da saydığım gibi başka bir eksi daha var, dur-kalklar. Gerçekten gerektiğinden fazla dur-kalk var. Yani bağlayamadığın riff'i dur-kalkla bağla gibisinden bir şey olmuş bu. Bu yüzden düzenlemeler de etkilenmiş ve şarkı bütünlüklerini bozan yapı ortaya çıkmış. Trafik / düzenlemeler dinleyici dostu değil, daha hızlı ve akıcı bir şey istiyor kulak. Teknik brutal death metal yapılıyorsa crash zil ile tıs tıs tıs tıs yapıp alttan patapata patapata kros giderek böyle mid-tempo bir yapı oluşturmak ne kadar mantıklıdır sormak lazım. Olmaz diye bir şey yok, yaparsan olur ama hem dinlemesi zevkli olmaz hem de tarzın doğasına aykırı olur. Kabul ediyorum, abartısı da hoş olmayabiliyor ama hız, böyle gümbür gümbür blast'lar, enerjik yapı, bunlar da lazım. Kıssadan hisse davul yazımında progresif öğeler de yok (jazzy olaylarına falan girmemişler yani), alışılagelmiş hızlı, ataklı, kroslu brutal death metal tadı da yok.

Şarkılara geçecek olursak, ilk şarkı "Destroying Everything"in albüme oranlayınca enerjik olan girişi belki sizi umutlandırabilir ama sonra takip eden clean kısımları duyunca "peh" dememek için kendinizi zor tutabilirsiniz. Jangır jungur gitarlar-baslar, hayvan gibi böğüren bir vokal ve karmaşık davul yapısı arasına pat diye giren clean kısımlar bu tarz müzikte haz etmediğim bir olaydır. Dolayısıyla dinleyicide "bütün albümde böyle zırt pırt araya giriyorsa yandı gülüm keten helva" duygusu uyandırabilir. Bende böyle oldu en azından. Ama neyse ki genelleyebilecek kadar fazla yok bu şekilde olaylar. İkinci şarkı "Feathers" albümün güzel şarkılarından sayılabilir. Bunun nedeni de albümün 2. en kısa parçası olması olabilir. Üçücü şarkı "The Free One" için de aynı şeyi söyleyecektim, o da albümün en kısa parçası çünkü. En azından sıkmıyorlar, şarkıyı geçeyim hissiyatı uyandırmıyorlar yani. Dördüncü şarkı "Lethal Doze" lezzetli ve akılda kalıcı riff'ler bulabileceğiniz bir parça ama sonradan uyuza bağlıyor gibi. Ayrıca bu şarkıda (ve aslında albümün genelinde) kullanılan riff'ler çok neşeli geldi bana. Death metalde bu kadar neşeli riff'ler kullanılması bana göre bir eksi puandır. Ama yine de bu parça albümde performansını en çok beğendiğim elemanın, yani bass çı arkadaşımızın performansını en iyi gözlemleyeceğiniz şarkı olabilir. Eleman bayağı sağlam çalmış. Beşinci şarkı "Illness"a geldiğimiz zaman şaka gibi mathcore etkileri kulağımızı tırmalıyor. Beni çok rahatsız etti; resmen "mathcore gazımızı atalım bari" denmiş ve saçma sapan lezzetli de olmayan şeylere girişilmiş. Hayır biraz eli ayağı düzgün olsa, hadi arada atmışlar bir kuple diyeceğim ama yok, kötü. Şarkının sonlarına doğru toparlamaya çalışılmış ama yine pek olmamış sanki. Şarkı bitene kadar yine akla karayı seçtim. Tam kurtuldum derken altıncı şarkı "Noisless Room" girdi. Bu sefer de ne duyayım, deathcore'umsu bir yapı. "Haydaa" çektim, açık konuşayım. Yani "nasıl bir albüm oldu lan bu" diye düşünmeye başladım artık. O kadar da kötü değil aslında, şarkının sonlarına doğru giren yakışıklı akustik geçiş ve sonrasında gelen lezzetli riff'ler fena değil. Bu güzel duygularla bir sonraki parçaya hazır olabilirsiniz ama takip eden yedinci şarkı "Souring in the Hatred"ın başındaki bağırtı vokal belki biraz üzebilir sizi. Ne ayak lan? Bağırtı vokal ne lan falan demiş olabilirsiniz ama bence en iyi tanımı bu olur, bağırıyor adam. Macabre tarzı bir şey gelmesin aklınıza. Bu olay 5'in sonunda da var bu arada, bahsi geçmişken belirteyim. Artı bu şarkıdaki (#7) heavy/thrash metalimsi riff'ler nedir? Türkiye'den çıkmış bir demo dinler gibi hissettirdi bana sağolsun. Teknik brutal death metal diye açtığımız albüm ne hâle geldi varın siz düşünün. Bu şarkının tek artı yanı albümde çok rastlamadığımız çift vokallerin kullanılmış olması, vokal çeşitliliği açısından kotarmış birazcık. Son olarak albümün son şarkısı "This Calmness of Mine" var ama bu şarkı hakkında değinecek bir şey gelmiyor aklıma inanın. Bu ya benim aklımda kalmamış olmasından ya da son derece özelliksiz bir parça olmasından ileri geliyor olabilir.

Toparlayacak olursam, Inspirritation çok lezzetli bir albüm gelmedi bana. Tekrar açıp açıp dinleyebilecek kadar sevmedim. Ha bu arada albümün kapağından hiç bahsetmedim ama zaten bahsedecek pek bir şey yok, yukarıda da görüyorsunuz zaten, klasik fotoşop kolaj olayları. Grubun logosu bu arada kırmızı kırmızı kapakta çok sırıtıyor sanki, zaten güzel bir logo değil. Bir de aklıma gelmişken, Sevared Records'un yeraltı gruplara / şirketlere verdiği gazın hastasıyım, adam neye göre seçiyor basacağı / yayacağı albümleri bilmiyorum ama normalde A.B.D. piyasasına girmesi zor olan gruplara kendi şirketleriyle ortak çalışarak ya da sadece dağıtarak güzel bir şekilde destek vermiş oluyor. Sitesine bir göz atın derim, yeraltı ruhunu iliklerinize kadar hissedeceğiniz basit bir sitesi var (görün -sağ tuş, yeni sekmede aç diyin lütfen-). Neyse ben en son toparlıyordum; değişik bir lezzet (Macar salamı tadında) arayanlar için denenebilecek bir albüm, belki benim arayıp da bulamadığım şeyleri siz bulabilirsiniz. Bunun dışında para verilip alacağım bir albüm olamaz, alınacaklar listesine giremez yani.


Puan: 4/10

24 Aralık 2010 Cuma

Giriş | Kıllanım Rehberi | Site info in English

Giriş | Kıllanım Rehberi | Info in English (bottom)

Başlığa götünle güldün değil mi? Ben de öyle tahmin etmiştim. Biraz uzun olmuş olabilir, evet. Bu ad, Disgorge (mex)'un "Macabre Realms of Inhuman Bestiality" şarkısından esinlenilerek koyuldu. Çok takoz ve özelliksiz bir parçadır aslında, ama severim. Bu yüzden bunu seçtim, konsepte de uygun olsun diye. Bu arada İngilizce çok havalı da Türkçe yazınca mı komik arkadaş?! Neyse ne, günlüğün adı bu. Ne günlüğü olduğunu da kısa ve öz bir şekilde yazayım, ekstrem müzik eleştiri günlüğü. Farkındayım, kısmen geniş bir yelpazedir aslında. Ekstrem müzik diyip genellememin sebebi belirli bir alt tarzda sıkışmamak. Yine de dediğim gibi hayli geniş bir tanım olabileceğinin farkındayım; meselâ yeraltı rap, elektronik vb olaylar da artık ekstrem müzik kisvesi altında değerlendiriliyordur belki ama ben bunlarda yokum, daha çok metal ve punk kültürlerinin geride bıraktığımız yüzyılın son bir kaç on yılında devşirdiği tarzlardır burada anlatılmak istenen. Bir de dipnot, İngilizce Wikipedia'da "extreme music" aratması yaparsanız sizi yönlendirdiği sayfa "extreme metal" sayfası olacaktır (görün).

Amacım, dinlediğim ve sevdiğim müzik tarzı içine giren grupları, albümleri vs kendi çerçevemden değerlendirmek, diğer dinleyicilerle paylaşmak. Bu fikirin kaynağı aslında evde, işyerinde, yolda, nerede olursa olsun müzik dinlerken dinlediğim şey hakkında aklıma gelen şeylerin çetelesini tutma düşüncesidir. Birkaç kere ("birkaç kere" belki de tam yansıtmadı, "birçok kere" yazsaydım daha uygun olabilirdi) kendi kendime "lan bunu (o anda kafadan geçen düşünce) yazsam kral eleştiri olurdu haa" gibisinden konuşmuşluğum olmuştur, bu yüzden bu fikir mantıklı geldi ve bu işe girişmeye karar verdim. Eleştirileri yaparken çoğu kaygıdan uzak olacağım, özellikle okuyucunun beğenmesi/beğenmemesi kaygısından, onu baştan belirteyim. Bunun dışında fazla söylenecek söz kalması sanırım, gerisi için aşağıdaki maddeler hâlinde sıralanmış bilgiler size yarımcı olacaktır (bir nevî SSS)
:


"Gayri İnsânî Canavarlıkların Meşum Diyârı" nedir / ne değildir
?
  • Bu günlük bir dosya/müzik paylaşım sitesi değildir! Yine de belirli özel durumlarda girdiyi destekleyebilecek dosya paylaşımları yapılmayacağı anlamına gelmez ama bu.
  • Bu sitede yazılanların hepsi genel bir düşünceyi yansıtan şeyler olmaktan ziyâde benim kişisel görüşlerimdir. Okuyucunun hoşuna giden bir şeyi itin götüne sokmuş olabilirim, bu, buranın bir eleştiri günlüğü olmasından ötürü gayet normal bir durumdur. Kısacası burası tamamen kişisel bir sitedir.
  • Gayri İnsânî Canavarlıkların Meşum Diyârı, bir yere, siteye, gruba, şirkete... hizmet eden bir site değildir! Hizmet ettiği tek şey müziktir (genel adıyla müzik, yaptığı gürültüye müzik demek istemeyen nota düşmanlarına çok saygılıyım -kim bilir belki ben de onlardan biriyimdir-). Belirli bir siyâsî ve/veya ideolojik düşünceye hizmet etmez yazmadım çünkü komik olurdu. Ekstrem müzik başlı başına bir karşı duruştur.
  • Sonu 'zine ile biten herhangi bir şey değildir. Takip ettiğiniz grup hakkında burada bir şeyler bulmanız, o grup hakkındaki her şeyi ya da takip ettiğiniz diğer grupları da bulacağınız anlamına gelmez.
Sen kimsin?
  • Ekstrem müziğe gönül vermiş, dinlemesini de yapmasını da icra etmesini de gayet seven ve bu konuda bir şeyler (bu site gibi) üretmek, ortaya koymak isteyen bir kişiyim. Bunun dışında bir kişisel bilgi paylaşmaya gerek duymuyorum.
Niye bu kadar ciddiye aldın ki bu işi, nedir?
  • Günlüğü tanıttığım giriş niteliğindeki bu yazının çok ciddi göründüğüne bakma, sadece bilinçli bir okur bu tarz bir şeye ihtiyaç duyar diye düşündüm ve yazmak istedim. "Ben baştan belirteyim olayımı da, sonradan laga luga olmasın" düşüncesi biraz da bu ciddiyetin sebebi. Ayrıca kullanılan dil, yazım falan da ciddi gösteriyor olabilir, bunun gerisinde belirli bir şey yok, yazım kurallarına uymak hoşuma gidiyor. Böyle de olmalı bence, yavşak yavşak "amınım ne farkeder yeaaa" diye de takılabilirdim ama gereksiz... Dediğim gibi yazım kurallarına özen gösteriyorum sadece. Uymamız gereken kurallar yazım kuralları olsun...
  • Bence bir şey hakkında düşüncelerini paylaşmak önemli ve ciddi bir iştir. Özellikle de konu müzik olunca -zaten bu iş için kısıtlı bir bütçesi bulunan- insanların para yatıracağı malzemelerin iyi-kötü ortaya çıkmasını sağlaması açısından önemlidir. Yurtdışında gâvurlar piyasanın nabzını yoklayarak, eleştiri okuyarak ilgilendikleri şeylerin para verilmeye değer olup olmadığını araştırma konusunu aşmış durumdalar. Bizde de bu anlayışın artık oturması lazım ki en azından yerli malzemeleri bu bakış açısından değerlendirebilelim. Ancak bu şekilde bir canlılık yakalayabiliriz, insanlar bir şey hakkında gerçek anlamda fikir sahibi olduğunda yani. Bu da kulaktan dolma bilgilerle olacağına, okuyarak, araştırarak olsun, temiz olsun.
  • Türkiye piyasasındaki Türkçe eleştiri eksiğini yıllardır gözlemliyorum, birkaç uzun süredir aktif olan İnternet dergisi dışında Türkçe eleştiri (özellikle de uç tarzlarda) yayımlayan kaynak pek az. Bu yüzden çorbada benim de bir tuzum olsun istedim.
Şu Türkçe olayını biraz daha açar mısın?
  • Sitede yayımlayacağım girdiler tamamen Türkçe olacak. Yukarıda da az çok değindiğim sebeplerden ötürü (ve açıkçası bir yandan da İngilizce kasmayayım düşüncesiyle) bütün içeriğin Türkçe olmasına karar verdim. Olay uç müzik ve ilgili konular olduğunda şöyle bir düşünürsek cidden kullandığımız terimlerin en az yarısı başta İngilizce olmak üzere başka dillerde ya da bu dillerde kullanılan terimlerin saçma sapan Türkçeleştirilmiş hâlleri.
  • Günlüğün Türkçe olmasını dil faşistliği falan diye değerlendirecek arkadaşlar lütfen uzak dursunlar, zîrâ onlara çok kötü patlarım. Benim olayım burada "dil elden gidiyor a dostlar" nîdâları atmak değil, sadece ilgili insanlar bir şeyler okuyacaksa bâri adam gibi anlayarak okusunlar düşüncesi var. Ha bir şey daha, sizin bu "dil faşistliği" meselesine olan tek yönlü ve sığ yaklaşımınız midemi bulandırıyor. Yeri geldiğinde ana dilde eğitim diye laga luga yapmasını biliyorsunuz ama Türkçe'yle ilgili bir durum olduğunda insanları faşist diye etiketliyorsunuz. Siktirin gidin!
Puanlamayı neye göre yapıyorsun?
  • Basit, kafama göre. Çoğu sitedeki puanlama ya hep yükseklerde ya aşağılarda. Ara not veren az; severse gerektiğinden yüksek veriyor, sevmezse hak ettiğinden az veriyor adam. Daha çok buna özen gösteriyorum. 10 puan almış bir albüm %100'lük, yani her şeyiyle tam bir albüm demektir. Yani mükemmel bir albüm. 8 ya da 9 almış bir albüm ise mükemmele yakın ama belirli bir konu ve bazı konularda eksikliği / daha iyi yapılabilecek şeyleri olan albümdür. E çıkan her yeni albüm de mükemmel veya mükemmele yakın olamayacağına göre... Yani demek istiyorum ki piyasamızda alıştığımız gibi bir çok etmenin göz önüne alınmayarak hoşa gitti diye yüksek puanların basıldığı bir sistem beklemeyin. Hak ettiği neyse onu vermeye kasıyorum. Çok sevdiğim bir malzeme olsa da tarafsız olarak değerlendiriyorum falan.
Yazılarını (bir yazını) beğendim, kullanabilir miyim?

  • Yazının sonuna "Yazan: inhuman" ibâresini ve sitenin bağlantısını eklersen istediğin gibi (bağlantı ver, sitene koy, ne yaparsan yap) kullanabilirsin, onun dışındaki bir kullanımda rüyalarına girer seni doğrarım.
Benim de / bizim de bir malzememiz var, eleştiri yazar mısın?
  • Tabii ki, bana ulaş(ın) yeter. İstek eleştirilere daha çok kafa patlatabilirim.
Sana nasıl ulaşabilirim?
  • molestedcadaver [at] gmail [nokta] com adresine e-posta salla yeter.

Site information in English

This site is a personal non-profit review blog for extreme music. All content is mine and completely in Turkish. No reviews available / will be available in English (or in another language), so no bother to ask. If you are interested in a Turkish review, just let me know. I'll be glad to write down a review of your material. Here is the formula for a certain reply to any questions you may have : molestedcadaver [at] gmail [dot] com